Dipsiz kuyularda yalnızım
Sesim avaz avaz sükûta gebe
Kalpler sağır, diller lâl
Beklemek düşer payıma
Bir umut bir de hasretle…
Dizinde ben olmak…
Ruhumun çekildiğini hissediyorum,
Senden ayrı kalışımın her saniyesinde.
O kadar zorki yaşamak.
Bir ufak ben olmak vardı şimdi dizinde.
Belki bir ömür belki sonsuzluk.
Sevmek seni
Sadece sevmek
Yaşamın tek amacı
Sana bir ömür vermek.
Anneler Günü
Sanki en başa dönmüş gibiyim,
İlk havanın ciğerleri nasıl yaktığını unutmuşum.
Ve bedenime vurulan şamarların acısı, hala yakmakta canımı.
Oysa ne güzeldi dışardaki kötülüklerden koruyan bir meleğin varlığı.
Şiirlerin Ontolojisi
Tüm yaratılışlar, büyük bir acının sonunda çıkar ortaya. Tıpkı bir bebeğin masumiyetinin ardında yatan doğum sancısı gibi. O yüzdendir şairlerin mutsuzluğu. Kalbin parçalanmasının ardından sızan sözlerdir şiirler çünkü…
Doğum Sancısı
İçimde bitmek bilmez bir doğum sancısı var.
Sanki doktor kordonu kesmeyi unutmuş ve yaşam yarım kalmış.Ya ölüm bundan sonra ya sonsuz bekleyiş.
Belki kader belki sınav.
Ve makas darbesi sonunda. Bilinmeze ilk çıkış…
Gayip
Kayboldum
Kayıp oldum
Gayboldum
Gayip oldum
Bilinmezde oldum
Bilinmez oldum
Biri bulabilirdi belki
Ama kendimin bile bulacağı bir “Şey” kalmayınca
Bilinmezin kendisi oldum
Gayip oldum
Gayboldum
Kayıp oldum
Kayboldum…
Şey
Sonsuzluk tek nefes,
tek hece “Şey”
Keşke anlatsa her şeyi
sessiz bir iç çekiş.
Sükut dönüşse çığlığa,
ve ulaşsa O’na.
Belki hiçlik vücut bulur
ve imkan dahil olur,
ikinci defa.
Yalnızlık iç dünyanı
gizleyebilme sanatıdır doğru.
Peki getirir mi bu sanat,
O’nu bana doğru?
“İnsan, zamanını durdurmak
istediği yere ait”
Ya zamanı severse,
Ne olur o vakit?
Koca Bir Hiç
Hiçliğin tam ortasında,
varolma çabasında:
Kör bir ressam,
Sağır bir bestekar
Ve dilsiz bir şair gibiyim.
Görüyorum,
Duyuyorum
Ama anlatamıyorum.
Kendi sesimden okuyamadıktan sonra neye yarar şiirlerim..
Bir başkası verebilir mi hissettiklerimi tonlamalarında..
Renkleri elinden alınmış gökkuşağı, neye yarar ki artık…
Tükeniyorum…
Saniyelerin birbirini tüketmesi gibi tüketiyorum kendimi.
Zamanla geçer deyiminin çaresiz kaldığı bir yerdeyim.
Ne çıkabiliyorum yüzeye ne de tam anlamıyla batabiliyorum.
Arafta kalmışım.
İğne ucu kadar bile ışık yok.
Sanırım gecenin sabaha en yakın olan anındayım zifiri karanlık.
Anlar sonsuz parçaya bölünmüş ve içinde kaybolmuşum.
Sabahın olacağı inancını yitirmişim.
Çıkış, çıkış yok…
Nefes al nefsine inat…
Dua et ve ayağa kalk,
Kurtul sıkıntılarından uyan.
Başını dik tut sevginden ki sevin,
Sevin insan olabilmeyi becerdiğin için.
Eşref ise insan denen mahlukat sevin.
Bize bizden yakınsa Rab,
Ve yüklemiyorsa kaldıramayacağın yük,
O zaman anla,
Kalpler ancak O’nu anmakla tatmin olur.
Anla ve dua et, sevin.
Yaşamak yükü sırtlan ve devam et.
Nefes al nefsine inat…